O’na nazaran kontenjan ve değişim usulüne gidilmesi hoşa masraf bir mesele değildir. ancak zorunluklar bunu uygulamayı getirmiştir. Bayar, zararlı şartların ortadan kaldırılması yerinde “takası, kontenjanı telaffuz buyurmak bir cinayet olur” görüşündedir. Bayar, ziraat mi, sanayi mi? sorusunda ziraatın Türkiye için bulunan olduğu, ama bunu gerçekleştirmeye muhtaç olduğunu, sanayiye verilecek önemin gine ziraatın gelişmesi ile mutlaka millî ihtiyaçlarımıza karşılık verecek bir millî işleyim meydana bildirmek olumlama ettiği görüşündedir. O’na bakarak millî sanayii ise, hammaddesi
tramer sorgulama memlekette kâin sanayie hüküm vermekle gerçekleşebilir. döneminin cümle ülkelerde çok doktrin tartışmalarına oyunluk olduğunu görürüz. Bir yandan pazar mekanizmasının ayakta tuttuğu sosyal dengeler sarsılırken, bir yandan da klasik kapitalizmin serbest ortalık ideolojisi şüpheyle karşılanmaya başlamıştı. İtalya ve Almanya’da faşistler, ABD’de mühendisler, Brezilya’da Vargas’çı popülistler, Türkiye’de Kadrocular muhtelif sebeplerle pazar doktrinin vazgeçme edilmesini savunuyorlardı. Türk yayın hayatında üç yıl süresince kamet gösteren ekip Mecmuası, Devletin yatkın olduğu ılımlı devletçilik politikasına göre berk bir devletçiliğin savunucusu olarak yılında eser hayatına başladı. “Türkiye bir inkılâp içindedir.

Bu inkılâp kendine ilke ve O’nu yaşatacaklara bilinç olabilecek tüm nazari ve fikri unsurlara maliktir. ancak bu kuramsal ve fikri unsurlar inkılaba ideoloji olabilecek bir fikriyat sistemi içinde bileşim ve tedvin edilmiş değildir”. Başyazısıyla Karocular inkılâbın ideolojisini yapmacık görevini üstlenmişlerdir. Kadro ekonomik “Türk İnkılâbının İdeolojisidir. Yazılarıyla devletçilik politikasını savunan kadroculardan Vedat Nedim amaçlarının “sınıfsız ve tezadsız herkes olmak” olduğunu söylüyordu. mahsus sermayeye kat vaziyet alırken “Hususî anamal terakümü yolunun Türkiye iktisadîyatına vuracağı damga, daim gerilik ve tabiyilik damgası olacaktır”
http://www.hizmetsorgula.net/tutanak-sorgulama/ diyordu. O’na nazaran Türk milleti ancak devletçi bir ekonomi siyasetinin eseri olacaktır. Bundan ötürü “Türk Milletinin sınıflaşmasına ortalık vermeden, ileri teknikli bir iktisada kavuşması demek, tıpkısı zamanda toplumsal endişeleri bile çekmece uğrunda bulunduran bir ekonomik devletçilik demektirsözleriyle Vedat Nedim devletçilik anlayışlarının çizmektedir. yücelik ülker ise devletçilik anlayışını şöyle dile getirir: “Türk devletçiliği münhasıran bir ekonomik hareketten ibaret değildir.

Devletçilik bir milli ve içtimai nizamdır ki bu nizamda millî hayatın bütün sahaları ve milli bünyenin iskeleti, milletin umumi ve yüksek menfaatlerini perişan menfaatlerin ve temayüllerin üzerinde markajcı teşkilatlı bir milli harmoni içre tanzim olunur”. büyüklük ülker da lümpen ve imtiyazsız bir dernek peşindedir: “Milli kurtuluş hareketinin devleti tek bir hin yalnız hukukî- siyasi bir müessese olamaz. O bir teşekküldür ki her şeyden önceki vazifesi bizzat cemiyetin bünyesinde karışma etmek ve bu bünyeyi imtiyazsız, lümpen bir yeni dernek şeklinde tekrar kurmaktır. Kadrocular nasyonal devletçiliği savunmaktadırlar.
http://www.hizmetsorgula.net/arac-sorgulama/  Bu konuda yücelik süreyya sutaş görüştedir. Türk nasyonalizminin devletçiliği bir sınıf devletçiliği değildir ve olmayacaktır. Türk nasyonalizminin devletçiliği bir dershane nam ve hesabına başka sınıfların istismarının ve bir milletin ün ve adına diğer milletlerin istismarını (emperyalizm); yani muarızlarımızın ab veya bu şekilde bağlandıkları Avrupa’nın dünkü ve bugünkü nizamının bir fikri ve tarihi reaksiyonudur”.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir